09 octobre 2007

GECELER...


Gecelerin; uçsuz bucaksız gecelerin koynunda,
Sakin, sessiz, gizemli, bu sonsuz karanlıkta,
Ayın saltanatını sürdürdüğü, sayılı saatlarda,
Ağladım, haykırdım, anlattım, derdimi sana.
Sesim boğuldu, yok oldu, usulca gırtlağımda,
Göz yaşlarım sessizce döküldü yanaklarıma,
Başımı kaldırıp da gökyüzüne baktığımda,
Göremedim ne ay, ne de bir yıldız, bu sonsuz karada.
Düşünceler zihnimi, tasalar yüreğimi bırakırken darda,
Düştü aklım, bir çıkış yolu bulmak çabasına,
Dinlerken derinden, derinden, gecenin sesini,
Çektim içime ıslak toprağın nemli, hoş misini,
Aniden yağmaya başlayan, ılık yağmurun şiddeti,
Yıkadı, temizledi, kapkara bulutları tek tek sildi.
Göğe bakan gözlerim, akıtıp, kuruttuğunda nemini,
Görkemli aydede ve yıldızların hepsi yerlerindeydi,
Birden; bir huzur,sevinç, kapladı şu kederli kalbimi,
İçimden bir ses usul usul dinletmeye çalıştı kendini,
Bak diyordu, iyi bak; gördün her şeyin var bir çaresi,
Pes etme, karamsar olma, öğren dinlemeyi: gecelerin sesini.

Nüket-2/10/2007

02 octobre 2007

HAYAT'IN FİLMİ


Hayat o kadar kısa ki; ne acıyla akan bir damla gözyaşı, ne ufuklara dalmış boş gözler, ne kederle sıkışmış bir gönül, ne de; acı, kırıcı sözlere alet olmuş bir ağız uzun bir yol kateder. Sadece, zaten kısa olan bu yolu aşarken, yaşamaya fırsat bulamadan mutlak sona ulaştırır.

Trajik bir filmin akışına kapıldığımızda da; başından sonuna kadar; nefes almadan, geçen dakikaların farkına varmadan, gerçek dışı bir evrende, yüzlerce saniyenin yitip gittiğini hissetmeden, sadece; « SON » hecesini gördüğümüz anda; filmin bittiğini algılarız.


HAYAT------------SÜRE--------------YAŞANILANLAR-------SON FİLM-------------1H40-----------------SENARYO---------------SON

22 septembre 2007

BOŞLUK HİSSİ NEDİR BİLİRMİSİNİZ?


Çok sevdiğiniz bir oyuncağınızı kaybettiğinizde,

İlk kez; annenizin güven dolu kollarından, yere indiğinizde,

İlk okul gününüz sabahında, babanızın arkasından giden yüreğinizde,

Teker teker kaybedilen büyüklerin, dönülmez yola gidişlerinde,

Evden çıkıp giden ve hiç bir zaman geri dönmeyen kedinizle,

Sevdiğiniz, aylarca takip ettiğiniz télé-seriniz bittiğinde,

Yirmi senelik karşı komşunuz, mahalle değiştirdiğinde,

Yaz tatilinizin son günü, son anları, son gecesinde,

Seyrettiğiniz ve içine dalıp gittiğiniz filmin, « SON » hecesinde,

Baba evini terkedip, yeni bir hayata geçtiğinizde,

Senelerdir ekmek yediğiniz işinizi, kaybettiğinizde,

Yetiştirip, büyütüp, yemeyip yedirdiğiniz canlarınızı, evlendirdiğinizde,

Giden yolcunuzu uğurlayıp, boş evinize geri döndüğünüzde,

Ani aldığınız bir kararla sigarayı bırakıp, her can çekişinde,

Güvendiklerinizden yediğiniz her darbe de,

Ayağınızı kaydırmak için kazılmış her hendek de,

Saniyelerdir okuduğunuz, hayattan alınmış bu heceler de,

Bu heceleri okurken dalıp gittiğiniz düşünceler de ,

Ve sonuna geldiğinizi anladığınız bu şiir de,

İŞTE ORADA “O” VARDI, EVET BİLİYORSUNUZ!

Nüket-23/08/2007


21 septembre 2007

UNUTMA


Harcama zamanını dünle,

Çıkar dersi, ilerle bugünle.

Unutma ki bir dün saklı, her yeni gün de,


Gözünü açtığın her sabah da,

Yeni bir sayfa hazırlanmak da,

Kalem senin elinde, düzgün yazsana!

Kullan mürekkebini, düşüne taşına,

Sayfalar çoğalıp, benzerken kitaba,

Okuyup, okuyup, dertlenip ağlama!

Beğenmiyorsan trajediyi, çevir destana,

Yazar sensin, oyuncu sensin, hepsi aittir sana!

Seç rol arkadaşını, sahneyi, senaryoyu da,

Hiçbir şeyi şansa bırakma,

Negatif negatifi, pozitif pozitifi çeker; UNUTMA...


Nüket-2003

20 septembre 2007

EGOİSTE


Hersey boş; bu fani dünyada,

Dirlik, düzenlik, dostluk tek kalan yanımızda.

Düşünürken yalnızca kendini,

Unutmaki, karşındakinin de var bir kendi!

Verdiğin kadar; SAYGI,

Verdiğin kadar; SEVGİ,

Verdiğin kadar; VERDİĞİNİ; alırsın!


Nüket-2003

19 septembre 2007

KARAR

Umutsuzluk, kaybetmenin verdiği ızdırap, son nağmeler şarkısını hatırlatan melodilerin, daha da pekiştirdigi hüzün, boşluk; içine alıp yutabilen boşluk, uçsuz bucaksiz, sonu başı belli olmıyan, sınırsız yalnızlık… Sonra, bir yerlerden kendini hissettirmeye çalışan, su üstüne çıkmaya çabalayan duygular.Yaşanmış anıların, güzel anların, tılsımlı sözcüklerin kullanıldığı, manalı, yumuşacık, ince hislerin yoğurduğu cümlelerin kıpırdanışı ve kararsızlık ! Yüreğin şüpheye düştüğü an !

Sorular, suallerde başladımı; umutların ve beklentilerin gerçekleşme oranının hafiflediği, gitgide, yavaş yavaş, tatlı hayallere daldırdığı gibi, inceden inceye geldiği gibi giden, "O" an! Güven vermek ve güven almak ! Bütün sorun burada. Ama, ne yazık ki, yazıldığı gibi iki kelimede bitmiyor. Güven nasıl alınır, nasıl verilir? Yine sorularda noktalanıyor. Oysa; güven ne verilir, nede alınır. Yalnızca kazanılır ! Evet; kazanılır! Yaşanılan, paylaşılan acı, tatlı, hoş, sıkıntılı, karamsar tecrübelerle…

Güven; hayatın her safhasında hazırladığı suprizler sırasında yapılan, verilen, söylenilenlerle kazanılır. Belki yavaş yavaş mayalanarak, belki birden, belki de uzun uzun, sindire sindire yerleşir yüreklere ve usul usul oluşur .

Kaybetmesi çok kolay, ama kazanması çok zordur, hele kıvamında tutulması, bayağı bir çaba gerektirebilir. Güveni beslemek, büyümesine yardım etmek lâzımdır. Ne yazık ki ; yapmacıkla, hileyle, yalanla sakat beslenmiş güven, yaşayamaz ; ölüme mahkumdur. Yavaş yavaş, usul usul ölürken, diğer duyguları da zehirler, akibinde götürür. Hastalık halini aldığında, bütün yaşanmış güzellikler, hoş anlar, mutluluk dolu gülümseyişler, dizi dizi mısralar, güvensizligin gölgesinde; bitmeyen tükenmeyen sorulara maruz kalırlar. Bir an gelip tamamen, içerikleri değişmiş bir şekil aldıklarında, kolaylıkla sarfedilen zehirli oklara dönüşürler. Acı vermek için kullanılacak sözcükler, kalpten gelen haykırışlarda; verdikleri acıyı, yürek yanışını, kahrolmanın verdiği çaresizlik patlamalarında; volkandan fırlayan lavlarin yakıcılığıyla akar gider. Durdurulamaz artık; yanar, akar, yakar gider.

Ta ki boşalana, bitene ve uyuşuncaya kadar. Yine yalnızlık, boşluk, hissizlik, bitkinlik, uyuşukluk… Ve karar !

Işte burada duralım; çünki ben karar veremedim, aldığım, içinde yaşadığım, yıprandığım, bittiğim halde « karar »ımı veremedim.

Verdiğimde ise alınmadı !

Nüket-23/08/2007

18 septembre 2007

REHBER


Ey Şaşkın ! Yolunumu şaşırdın ?

Kolaya kaçma!Sor, danış, ara,

Her yardımına koşana da, inanma,

Bak, gör, anla, düşün, tanımla!

Kimi vardır; yardımlar Allah korkusuyla,

Kimi vardır; hepten şaşırtır, der: hep bana,

Kıskançtır, yolu tersten gösterir, der : Ora, ora!

Egoisttir, der: ben aradım, O’da araya!

Seç dostunu, rehberini doğrulardan yana,

Yanında gelir, yol gösterir, olur yoldaş sana,

Dikkat et der: vardır bir çukur geç kenera,

Ben düştüm, sen de düşme, olmazsa üstünden atla!

Bu yol çıkmazdır, girme! Gider zamanın boşa,

Dostum, gel der; şurası ulaştığım son nokta

Haydi şimdi ilerliyelim birlikte yeni ufuklara…

Bu rehbere rastlarsan, O’NU SAKIN BIRAKMA!

Nüket-2003

17 septembre 2007

SEVGİ



Herkesin tanıdığı, tattığı, bildiğini sandığı; sözcük,

Kendimizce tanımladığımız; sade ve katışıksız kelime,

Destanlar yazdırır, maniler düzdürür; hepsi bahane,

Yazarız, çizeriz, anlatırız ama ; inmeyiz derinine,

Sevgi; anamıza duyduğumuz kutsal his ise,

Kopya çekiyoruz demektir ; çünki önce "O" tattırdı bize,

Dünyaya getirdiği anda, başlar akmaya,

Korur, gözler, gözetir, elimizdir, ayağımızdır, “O”; ANA,

Sever, şımartır, dinler, öğretir, affeder; ANA’dır unutma!

Söyleyin; ya biz ne veririz aldiklarımızın karşılığında,

Hiç bir şey; çünki; “O”, istemez, almak aklına gelmez,

Vericidir, toprak gibi, hep akıtır sana,

İste! Bu olgudan çıkılırsa yola;

Sevgi dönüşür bencilliğe, deriz; hep bana, bana,

Oysa hayat sürer, ilerleriz bu meçhul yol da,

Birgün; kardeşler girer işin içine,

Bulamayınca; aynı şefkati, ilgiyi, yine,

Başlarız kırmaya, incitmeye, kaprislere...

Paylaşamamak vardır; inersen derinlere,

Oysa, aklımıza gelmeli, düşünmeli ince ince,

Sevgi; sınır tanımaz, verdikçe artan bir bilmece!

Sevgi; çok dallı bir ağaca benzer,

Meyvaları ise, sevilenleri simgeler,

Egoistlik, bencillik kurt gibidir,

Yavaş, yavaş sarar; sonunda yer bitirir...

Nüket-2003

16 septembre 2007

PARA


Para, pul; hep palavra!

İnsanların, özgürlük anlayışına uymayan bir manzara.

Kendi elleriyle icat ettiler,

Birimler, sayılar eklediler.

Unuttular; teknik terimini,

Kaptırdılar, sıfırlara kendilerini.

Paranın icatından önce;

İnsanlar yaşıyorlardı kendilerince,

Barış, anlayış, saygı birimleri ile.

Gün geldi; “PARA” nesnesiyle;

Herşey satıldı, unutuldu, vesaire...

Önceden dünya herkesindi,

Şimdi bölündü; sıfıra indi.

Cebi dolgunlar, “beyefendi”,

Fakirler ise, kendini beğendi.

Varsa, şişkin bir cebin;

Dostlarının üstüne çizgi çektin.

Etrafındakiler derler: “PARA, para »

Paran bitti, yanında dost arama !

Verirsen değer insanlara,

İade ederler, aynısını sana.

“Para” herşey demek değildir!


Buradan götüreceğin son yolculukta,

Olacaktır yanında, sadece; “ binlerce HATIRA”.

Nüket-2003

15 septembre 2007

KİŞİLİK


Vericilikten yola çıkan anlayışa,

Anlayışa varan saygıya,

Saygıyı edinen sevgiye,

Sevgiyi elde edebilen güvene,

Güveni sağlıyabilen “SEN”

Ne mutlu bu kişilige...


Nüket-2003


14 septembre 2007

DENİZ


Her defasında aynı muamma,

İç sıkıntısıyla başlıyan, ruhumu saran bir daralma !

Nefes sıklaşması, kalp çarpıntısı,

Moral bozukluğu, stres de cabası!

İşte bu ruh halinde ;

Görmez gözüm mutlu değerleri,

Aldığım nefes doldurmaz ciğerlerimi,

Ruhum; vücudumu aşar,

Kalbim, depolar kanımı,

Sıkıntı, daraltır damarlarımı,

Midem top olur taşıyamam,

Başımı yastığa dayayamam,

Dünyam kararır, ümitlerim yok olur,

Yolumu bulamam, yönüm kaybolur,

İşte o an!

Tek bir istek; gitmek!

Tutku halini alır, kaplar zihnimi,

Çeker beni kendine, der: gel, boşalt içini,

Gözümün aldığınca, ufukları masmavi,

Yıkayıp ferahlatıcaktır; düşüncelerimi, içimi,

Kıyıya vuran ılgıt dalgaların sesi,

Bir gelir, bir gider, hafif bir esinti,

Alırım, derinden derine nefesler,

Özgürüm yanında, bilirim ki beni bekler,

Bağırsam da dinler, fısıldasam da, sussam da,

Uçsuz bucaksız serilir karsıma,

Ruhum, kurtulur hapsinden,

Kalbim, çarpmaya başlar derinden, derinden,

Kanımın akışı hızlanır yeniden,

İşte o an!

Gelirim yüzyüze kendimle,

Boşaltırım gözyaşımı, iç acımı; sığınırım denize,

Karşılık beklemeden açar ufuklarını, serer önüme.


Vefalı dostum, sır yoldaşım, hep buradaydı,

Yıllar öncesinden, beni tanıdı, açtı kollarını,

Dertlerimden, kara kuyumdan, benden hiç bıkmadı,

Sadık, güvenilir olduğunu, her sığınışım da kanıtladı,

Hep verdi, hep dinledi, hiç almadı.

Ey, dost! Ya sen? Hiçmi derdin olmadı!

Ya ben? Nasıl hakkını ödemeli, nasıl sana layık olmalı; SÖYLE!

Nüket-2002

13 septembre 2007

DÜNYA


Dünya denen şu meçhulda,

Hayat denen bu hülyada,

Yalnız olduğunu sanma,

Her nefes, her kalp çarpıntısında,

Her soluk, her adımda

Bireyler aynı rüyayı paylaşmakda.

Saniyeler, dakikaları,

Dakikalar, saatları,

Saatlar, eşsiz anları yutarken

Senin sanatçılığın önemli bu dokumada.

Kullan hoş renkleri;

Beyaz, pembe, toz maviyi,

Seçersen siyahı veya griyi,

Beğenmedim deme, işlediğin matemi!

Bir gülücük pembe,

Sevgi taşıyan sözcük, beyaz olsun.

Ekle biraz anlayış

Gökyüzü mavi olsun,

Birazda sabır; yeşillendi ortalık

Sana da, tabloyu bitirmek kaldı artık...

Nüket-2002