19 septembre 2007

KARAR

Umutsuzluk, kaybetmenin verdiği ızdırap, son nağmeler şarkısını hatırlatan melodilerin, daha da pekiştirdigi hüzün, boşluk; içine alıp yutabilen boşluk, uçsuz bucaksiz, sonu başı belli olmıyan, sınırsız yalnızlık… Sonra, bir yerlerden kendini hissettirmeye çalışan, su üstüne çıkmaya çabalayan duygular.Yaşanmış anıların, güzel anların, tılsımlı sözcüklerin kullanıldığı, manalı, yumuşacık, ince hislerin yoğurduğu cümlelerin kıpırdanışı ve kararsızlık ! Yüreğin şüpheye düştüğü an !

Sorular, suallerde başladımı; umutların ve beklentilerin gerçekleşme oranının hafiflediği, gitgide, yavaş yavaş, tatlı hayallere daldırdığı gibi, inceden inceye geldiği gibi giden, "O" an! Güven vermek ve güven almak ! Bütün sorun burada. Ama, ne yazık ki, yazıldığı gibi iki kelimede bitmiyor. Güven nasıl alınır, nasıl verilir? Yine sorularda noktalanıyor. Oysa; güven ne verilir, nede alınır. Yalnızca kazanılır ! Evet; kazanılır! Yaşanılan, paylaşılan acı, tatlı, hoş, sıkıntılı, karamsar tecrübelerle…

Güven; hayatın her safhasında hazırladığı suprizler sırasında yapılan, verilen, söylenilenlerle kazanılır. Belki yavaş yavaş mayalanarak, belki birden, belki de uzun uzun, sindire sindire yerleşir yüreklere ve usul usul oluşur .

Kaybetmesi çok kolay, ama kazanması çok zordur, hele kıvamında tutulması, bayağı bir çaba gerektirebilir. Güveni beslemek, büyümesine yardım etmek lâzımdır. Ne yazık ki ; yapmacıkla, hileyle, yalanla sakat beslenmiş güven, yaşayamaz ; ölüme mahkumdur. Yavaş yavaş, usul usul ölürken, diğer duyguları da zehirler, akibinde götürür. Hastalık halini aldığında, bütün yaşanmış güzellikler, hoş anlar, mutluluk dolu gülümseyişler, dizi dizi mısralar, güvensizligin gölgesinde; bitmeyen tükenmeyen sorulara maruz kalırlar. Bir an gelip tamamen, içerikleri değişmiş bir şekil aldıklarında, kolaylıkla sarfedilen zehirli oklara dönüşürler. Acı vermek için kullanılacak sözcükler, kalpten gelen haykırışlarda; verdikleri acıyı, yürek yanışını, kahrolmanın verdiği çaresizlik patlamalarında; volkandan fırlayan lavlarin yakıcılığıyla akar gider. Durdurulamaz artık; yanar, akar, yakar gider.

Ta ki boşalana, bitene ve uyuşuncaya kadar. Yine yalnızlık, boşluk, hissizlik, bitkinlik, uyuşukluk… Ve karar !

Işte burada duralım; çünki ben karar veremedim, aldığım, içinde yaşadığım, yıprandığım, bittiğim halde « karar »ımı veremedim.

Verdiğimde ise alınmadı !

Nüket-23/08/2007

Aucun commentaire: